Orada olduğu için suça maruz kalan mı suçlu?
Yoksa suçu işleyen iki ayaklı karanlık şer müsvedde mi suçlu?
Yoksa onun işlediği şuça onu zorlayan cevresi mi ?
Ya da onunla suça bulaşan diğer şer müsveddelerinin buna boyun eğip sessiz kalanları mı suçlu?
Namus derdine düşüp aman ortaya çıkmasın diyerek suçu gizleyenler mi?
Görmezden gelenler mi ?
En kötüsü, böyle şeyler olabilir diyerek suçu legalleştirenler mi?
Ya da suça caydırıcı cezalar vermeyenler mi?
Bir olayda birden çok suçlu var ve birden çok suç var. Yargılananlar çoğu zaman o suçu işleyenlerin içinde en masumudur. Herhangi bir suçun hiç yaşanmaması için, suçluyu ortadan kaldırmak tatmin eder ama yetmez. O suçun köklerini bulmak, toprağını değiştirmek gerekir.
Ama nasıl?
Belki de şer müsveddeyi suça iten hastalığı, hastalıklı yaşantısı, karanlığa mecbur bırakılması ya da hastalıklı toprağının karanlıkta yılanla kök salmasıdır.
Kabul edilemez, bu suça mazeret gibi, ama yok da sayılamaz, şucun işlenme serüveni bizi gerçek suçluya götürür. Suçluyu bulmak peki neyi, ne kadar değiştirir? Suç sabit iken suçlusu sürekli değişir. O halde suçu ortadan kaldırmak gerekir o da nasıl mümkün olabilir ki?
Dünyayı kurtaran adam mı lazım?
İyi bir sosyolog ya da antropolog belki de kahraman lazım.
Eğer karanlığı bölmeye gücünüz yoksa, kendi şemsiyenizi açın, belki o zaman üzerinize yağan karanlıktan korursunuz kendinizi ve yanınıza alabildiklerinizi.